Malezya Yarımadası’nda bulunan Singapur, bir ada şehridir.
Elmas görünümüne sahip olan şehir, aslında bir başaranın öyküsüne tanıklık etmiş bir kenttir. “1000 alışveriş merkezli şehir” olarak da adlandırılan Singapur, bir dönemler küçük bir balıkçı kasabası idi.
1819 yılında İngiliz şirket temsilcisi Sir Stamford Raffles tarafından bir ticari durak haline getirilen Singapur, o dönemden sonra en mükemmel ve müreffeh şehirlerarasında anılmayı başarmıştır.
1965 yılında adada kurulan bağımsız cumhuriyetin ardından Singapur büyük anlamda gelişmeye başlayan bir kent haline dönüştü. Kısa sürede güçlü serbest yaşam politikasına dönüşen Singapur, turizm dünyasında da adını duyurmayı başardı.
Ancak “11 Eylül İkiz Kule Saldırısı” olayından sonra, turistler kentten biraz el etek çektiler. Üstüne 2003 yılının başında yaşanan SARS salgını da bölgeye gelen ziyaretçi sayısında düşüş yaşanmasına neden oldu.
30 yıl gibi kısa bir sürede kent, yaşanabilecek en güzel şekilde restore edilmiş.
Halkın %80’i yüksek katlı binalarda oturur. Singapur’da yapay parklar, kültürel varlıklar arasında değerlendiriliyor. Asya geleneği ile çağdaş teknolojinin merkezi haline gelen Singapur Nehri’nin ağız kısmı tam da kent merkezini oluşturuyor.
“Singapur” denince akla ilk gelen şey yüksek gökdelenlerdir. Bu gökdelenler, Çin ve Hindu tapınakları ile birleşiyor. Halkın %80’lik bir bölümü Çinli Malezyalı ve Hint köklü etnik kökenlerden geliyor. Ancak yine de herkesin ortak olarak konuştuğu dil İngilizcedir. Şehirde hoşgörü olduğundan farklı dinlere mensup insanlar olsa da gayet ılımlı bir yaşam kentidir.
Kenti daha yakından tanımak ve tarihi gelişimi hakkında bilgilere ulaşmak için gidebileceğiniz müzeler; Asya Medeniyetleri Müzesi, Empress Place, Singapur Sanat Müzesi, Singapur Tarih Müzesi ve Singapur Pulculuk Müzesi gibi yerlerdir.