İskoçya'nın en büyük kenti Glasgow, üniversiteleri, geçmiş tarihi değerleri ve sahip olduğu kültürel miraslarıyla ön plana çıkan bir kenttir. Şehir, Büyükk Britanya'da sanayileşmenin patlak vermesiyle birlikte daha fazla rağbet görmüş ve kısa sürede büyüme sağlayarak adından söz ettirmeye başlamıştır. İlk dönemlerde kırsal ve küçük bir yerleşim yeri iken 10-11. yüzyıllarda (Ortaçağ) Piskoposluk merkezi ve Kraliyet Şehri (Royal Burgh) statüsü kazanmayı başarmıştır. Uzun soluklu tarihi ile günümüze modern yapılanmaları ile gelen Glasgow, gezilecek ve görülecek yerleriyle İskoçya'nın zengin bir kentidir.
Kültür & Eğlence
Sahip olduğu geçmiş tarihi ile günümüzün modern çalışmalarının harmanlandığı Glasgow, kültürel açıdan çok zengin bir yerleşim yeridir. Zira gezilecek yerleri bakımından zengin olmasının en büyük etkisi, tarihinin uzun dönemler öncesine dayanmış olması ve geçmişin izlerini günümüze taşıyan miraslarını koruyabilmesidir. 18. yüzyıldan itibaren gelişmelere daha fazla açılmaya başlayan Glasgow, kurulan üniversite ile bir anda kaderinin değişmesini sağlamıştır. Bunun yanında 2013 yılında Avrupa'da yılın müzesi olarak seçilen Riverside Museum, The Tall Ship Müzesi, James Wattson'ın heykelinin bulunduğu George Square (meydan), Glasgow'un kültürel değerlerini ortaya koyan detaylardır. Eğlence konusunda da gelişmiş bir alana yayılan kentin sahip olduğu tiyatrolar, yıl içinde düzenlenen etkinlikler ve gece hayatı, şehrin ön plana çıkmasını sağlamaktadır.