Güneydoğu Anadolu bölgesinin geçmişi en uzun dönemlere dayanan şehirlerinden biri de Adıyaman’dır. “Nemrut Dağı” ile meşhur olan şehir, halk arasında “Güneşin doğduğu şehir” olarak da bilinmektedir. Bunun nedeni, kentte yer alan Nemrut dağından güneşin doğuşunun en güzel şekilde görülebilmesidir.
Şehir, oldukça uzun geçmişlere dayanan bir geçmişe sahiptir. Nemrut Dağı’nda bulunan Kommagene Krallığına ait kalıntılar, bu bilgiyi doğrular niteliktedir. Şehir, kurulduğu günden bu yana birçok medeniyetini hakimiyeti altına girerek günümüze gelmiştir.
Hitit, Asur, Pers, Bizans, Roma, Kommagene Krallığı gibi köklü medeniyetlere ev sahipliği yapan Adana, kültürel değerleri, mozaiği, büyüleyici kent atmosferi, mutfağı ile kültürel anlamda gezi yapmak isteyenler için önerilebilecek en güzel Güneydoğu Anadolu şehirlerindendir.
Efsanelere konu olan Adıyaman’ın köklü tarihi sayesinde şehrin daha parlak bir gezi noktası olduğunu söylemek gerekiyor. Şehrin daha önceki adı “Hısnımansûr”dur. Bu ismini Emevi kumandanı Mansûr bin Ca'vene’den aldığı rivayet edilmektedir. Başka bir kaynağa göre ise Abbasi Halifesi Mansur’dan dolayı bu ismi aldığı söylenmektedir.
Adıyaman’ın tam olarak hangi dönemlerde kurulduğu bilinmese de il sınırları içerisinde yer alan Palanlı Mağarası'nda yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında M.Ö 4000 yıllarına ait izlere rastlanılmıştır. Bu da kentin gizemli bir tarihe ev sahipliği yaptığını anlatmaya yetiyor. Hitit, Asur, Pers, Bizans, Roma, Kommagene Krallığı medeniyetlerine tanıklık eden Adıyaman, bu dönemlerden sonra İslam kültürü ile tanışmış ve bu dönemlere ait kalıntıları da günümüze kadar ulaştırmayı başarmıştır. Emeviler ve Abbasiler hakimiyeti altında iken kültürel anlamda etkilenen şehir, tanık olduğu son medeniyetlerin ardından Selçukların egemenliği altında Dulkadiroğluları Beyliği’ne teslim olmuştur. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılan şehir, Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Malatya’ya bağlı iken 1954 yılında il statüsüne yükseldi.